dgnert
Üye
Ben sizin hayranlıkla baktığınız ve farklı yorumladığınız olayların mantıklı açıklamasını yapıyorum. Açıklamalarımdan tatmin olmadıysanız daha farklı bilimsel kaynaklardan araştırmanızı yapabilirsiniz. Ben de yanlış bildiğim konular varsa öğrenir aydınlanırım.
Biyokinezi diye bir olay olsaydı ilk araştırılacak konulardan olurdu buna emin ol. Yolladığım makaleyi de tam anlamıyla okumadınız sanırım. Eğer anlayarak okusaydınız inandığınız şeyleri daha mantıklı olarak yorumlardınız. Ben size makaleyi önemli noktalarını keserek vereyim.
Evrim hipotezinin yazdığı makaleden alıntı yapacak olursak;
Canlılarda meydana gelen değişmelerin kalıcı olup nesilden nesile aktarılabilmesi için DNA'daki genlerin şifrelerinin yani nükleotid dizilerinin yapı veya dizilişlerinin değişmesi gereklidir. Çevre ve genetik uyumun olduğu bir ortamda, gen dengesi (balansı) olduğundan canlıda kalıtsal değişmeler çok sınırlıdır. Bu nedenle DNA'daki nükleotid yapısı ve diziliminin değişebilmesi için çevresel koşulların değişmesi ve böylece nükleotid değişimini tetiklemesi gerekmektedir. Nükleotid yapı ve dizilişinin değişmesine neden olan aşırı sıcak, soğuk, bazı kimyasal maddeler, nükleer enerji, alfa, beta, gama, ultraviyole ve X ışınları gibi çevresel etmenler, ancak büyük iklim ve doğal çevre değişimleri sonucu meydana gelmektedir. Genellikle büyük iklim ve çevre değişmelerinin olduğu dönüşüm alanlarında yeni türlerin ortaya çıkması kaçınılmaz olmaktadır. Büyük iklim değişmeleri bazı türleri yok ederken, öte yandan yeni türler için yaşama alanı oluşturmaktadır. Gerçi yeni türlerin ortaya çıkması (türleşme) kaçınılmaz olmakla birlikte kural dışı sayılır. Şunu da söyleyebiliriz, kural dışı sayılan yeni türlerin ortaya çıkışı da olağanüstü koşullarda (kural dışı ortamlarda) meydana gelmektedir (Klein ve Edgar, 2003; Demirsoy, 1994; Seth ve Seth, 1994).
İnsan evriminin 8-6 milyon yıllık tarihi boyunca, beynin 4 aşamada büyüdüğünde hemen herkes hem fikirdir. İnsanın insanlaşması dönemi boyunca, insan vücut olarak irileşti ancak bu büyüme, oran olarak beynin büyümesine göre çok daha küçük olmuştur. Bu nedenle günümüz insanına gelene kadar beyin büyümekle kalmadı "beyinlenme" de arttı. Diğer bir deyişle beynin kitlesi, vücuda oranla hayli büyüdü. Özellikle 600 bin yılın hemen öncesinde dili geliştiren bir başka nörolojik sıçramayı da gerçekleştirdi (Klein ve Edgar, 2003; Lewin, 1998; Braid Wood, 1995).
Şimdi de sizin yolladığınız linkten bir alıntı yapalım.
Sonuç olarak pozitif duygular ve sevgi içinde olmayı başarabilen insan kendi DNA’sını değiştirebiliyor. Bunu yapabilmesinin sebebi tüm her şeyi kapsayan bir enerji ağının mevcut olmasıdır. Bizler kendi titreşimlerimizi etkileyebildiğimiz gibi bu yaratılış ağını da etkileyebiliyoruz. Karşılıklı bu titreşimlerin itme ya da çekme derecelerini henüz sayısal olarak isimlendirip ölçemiyorsak da, gelecek zamanlarda bilimin titreşim ve kuantum alanındaki çalışmaları arttıkça sorular cevaplarını bulacak.
Aslında, her birimiz Yaratan'ın bir parçayız… Hepimiz tekiz. Var olan her şey bu tekliğin bir parçası ve O'nun içindedir. Bu kimliğin duyguları, arzuları, niyetleri ve iradesi vardır. En önemlisi, bu kimliğin düşünceyi tezahür ettirme gücü vardır. Çünkü her birimiz, Tanrı, Allah, Yaratan, İlahi Güç gibi isimlerle andığımız bu kimliğin birer parçası, aynadaki birer yüzüyüz. İlahi Güç tezahür ettikçe, onun küçücük parçaları olarak bizlerin de tezahür kabiliyeti vardır.
Şimdi bu bilgilerin karşılaştırılmasını yapalım beraber. Evrim hipotezinde kısaca dış etkenlerden ötürü DNA'nın değiştiğini ve insan evriminin 6 ila 8 milyon yılda 4 aşamada tamamlandığını yazıyor. Senin yolladığın linkte insanlar pozitif duygular ile DNA yapısının değişebileceğini. Yani düşünce ile senin göz rengini değiştirebildiğin gibi.
Şimdi bu bilgileri yorumlamaya geçelim. Allahın izni ile evrimcilerin açıklamak için 6 ile 8 milyon yıla yaydığı 4 aşamadan oluşan süreci kanıtlamayı başardık. Sana kanıtlarıyla beraber bütün bilgileri verdim. Artık insanların da maymundan geldiğine inanabilirsin.
Kanser konusuna gelirsek yine tanımını tam anlamıyla okumadığın apaçık ortada. Kanserli hücreler düzelmiyor. Dikkat edersen orada imnün
Senin için daha açıklayıcı olması için bir tane daha bilimsel kaynak vereyim. Ama yeter ki forumlarda kulaktan duyma fikirlere kendini kaptırma.
Biyokinezi diye bir olay olsaydı ilk araştırılacak konulardan olurdu buna emin ol. Yolladığım makaleyi de tam anlamıyla okumadınız sanırım. Eğer anlayarak okusaydınız inandığınız şeyleri daha mantıklı olarak yorumlardınız. Ben size makaleyi önemli noktalarını keserek vereyim.
Evrim hipotezinin yazdığı makaleden alıntı yapacak olursak;
Canlılarda meydana gelen değişmelerin kalıcı olup nesilden nesile aktarılabilmesi için DNA'daki genlerin şifrelerinin yani nükleotid dizilerinin yapı veya dizilişlerinin değişmesi gereklidir. Çevre ve genetik uyumun olduğu bir ortamda, gen dengesi (balansı) olduğundan canlıda kalıtsal değişmeler çok sınırlıdır. Bu nedenle DNA'daki nükleotid yapısı ve diziliminin değişebilmesi için çevresel koşulların değişmesi ve böylece nükleotid değişimini tetiklemesi gerekmektedir. Nükleotid yapı ve dizilişinin değişmesine neden olan aşırı sıcak, soğuk, bazı kimyasal maddeler, nükleer enerji, alfa, beta, gama, ultraviyole ve X ışınları gibi çevresel etmenler, ancak büyük iklim ve doğal çevre değişimleri sonucu meydana gelmektedir. Genellikle büyük iklim ve çevre değişmelerinin olduğu dönüşüm alanlarında yeni türlerin ortaya çıkması kaçınılmaz olmaktadır. Büyük iklim değişmeleri bazı türleri yok ederken, öte yandan yeni türler için yaşama alanı oluşturmaktadır. Gerçi yeni türlerin ortaya çıkması (türleşme) kaçınılmaz olmakla birlikte kural dışı sayılır. Şunu da söyleyebiliriz, kural dışı sayılan yeni türlerin ortaya çıkışı da olağanüstü koşullarda (kural dışı ortamlarda) meydana gelmektedir (Klein ve Edgar, 2003; Demirsoy, 1994; Seth ve Seth, 1994).
İnsan evriminin 8-6 milyon yıllık tarihi boyunca, beynin 4 aşamada büyüdüğünde hemen herkes hem fikirdir. İnsanın insanlaşması dönemi boyunca, insan vücut olarak irileşti ancak bu büyüme, oran olarak beynin büyümesine göre çok daha küçük olmuştur. Bu nedenle günümüz insanına gelene kadar beyin büyümekle kalmadı "beyinlenme" de arttı. Diğer bir deyişle beynin kitlesi, vücuda oranla hayli büyüdü. Özellikle 600 bin yılın hemen öncesinde dili geliştiren bir başka nörolojik sıçramayı da gerçekleştirdi (Klein ve Edgar, 2003; Lewin, 1998; Braid Wood, 1995).
Şimdi de sizin yolladığınız linkten bir alıntı yapalım.
Sonuç olarak pozitif duygular ve sevgi içinde olmayı başarabilen insan kendi DNA’sını değiştirebiliyor. Bunu yapabilmesinin sebebi tüm her şeyi kapsayan bir enerji ağının mevcut olmasıdır. Bizler kendi titreşimlerimizi etkileyebildiğimiz gibi bu yaratılış ağını da etkileyebiliyoruz. Karşılıklı bu titreşimlerin itme ya da çekme derecelerini henüz sayısal olarak isimlendirip ölçemiyorsak da, gelecek zamanlarda bilimin titreşim ve kuantum alanındaki çalışmaları arttıkça sorular cevaplarını bulacak.
Aslında, her birimiz Yaratan'ın bir parçayız… Hepimiz tekiz. Var olan her şey bu tekliğin bir parçası ve O'nun içindedir. Bu kimliğin duyguları, arzuları, niyetleri ve iradesi vardır. En önemlisi, bu kimliğin düşünceyi tezahür ettirme gücü vardır. Çünkü her birimiz, Tanrı, Allah, Yaratan, İlahi Güç gibi isimlerle andığımız bu kimliğin birer parçası, aynadaki birer yüzüyüz. İlahi Güç tezahür ettikçe, onun küçücük parçaları olarak bizlerin de tezahür kabiliyeti vardır.
Şimdi bu bilgilerin karşılaştırılmasını yapalım beraber. Evrim hipotezinde kısaca dış etkenlerden ötürü DNA'nın değiştiğini ve insan evriminin 6 ila 8 milyon yılda 4 aşamada tamamlandığını yazıyor. Senin yolladığın linkte insanlar pozitif duygular ile DNA yapısının değişebileceğini. Yani düşünce ile senin göz rengini değiştirebildiğin gibi.
Şimdi bu bilgileri yorumlamaya geçelim. Allahın izni ile evrimcilerin açıklamak için 6 ile 8 milyon yıla yaydığı 4 aşamadan oluşan süreci kanıtlamayı başardık. Sana kanıtlarıyla beraber bütün bilgileri verdim. Artık insanların da maymundan geldiğine inanabilirsin.
Kanser konusuna gelirsek yine tanımını tam anlamıyla okumadığın apaçık ortada. Kanserli hücreler düzelmiyor. Dikkat edersen orada imnün
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız
sistemimiz her milisaniye vücudumuzu tarar ve kanserli hücreleri yok eder yazıyor. Vücudunda kanser çıkarsa doktora gideceksin tetkikler yapıldıktan sonra tedavi yöntemin belirlenecek. Yoksa sadece meditasyon ile yenebileceğin bir şey değildir kanser.Senin için daha açıklayıcı olması için bir tane daha bilimsel kaynak vereyim. Ama yeter ki forumlarda kulaktan duyma fikirlere kendini kaptırma.
Linkleri görüntülemek için kayıt olmalısınız